Kürt sorunu konusunda AKP’nin askeri çözümde diretmesi ve uyguladığı dış politika nedeniyle ok yaydan fırladı. Aylardır kürt coğrafyasını bombalayan, BDP’lileri KCK bağlamında pervasızca toplayıp cezaevlerine dolduran AKP, BDP’nin karşısında inişe geçmeyi ve gün be gün kaybetmeyi durduramadı. Kan kaybeden AKP gün geçtikçe hırçınlaştı Roboski vahşetinde olduğu gibi daha vahşice Kürt halkının ve Kürt örgütlerinin üstüne gitmeyi hızlandırdı. Komşularla sıfır problem noktasından bugünkü sağım solum düşman konumuna geldi. Günümüzde Türkiye uyguladığı dış politika nedeniyle Suriye ile, İranla, Sovyetler Birliğiyle. Ermenistanla, sözün özü tüm komşularıyla barışık olmayıp kavgalıdır. Hatta Suriye ile savaşın eşiğindedir.
Günümüz koşullarında hava sisli. Hani derler ya ‘kurt sisli havayı sever.’ Bu sisli ve puslu havada her yerde kurtlar dolaşıyor. Her bir kurt saldırıp talan edecek sürü arıyor. Ortadoğuyu şekillendirmek isteyen emperyal güçler topyekun iş başındadırlar. Herkes kendi çıkarları doğrultusunda oyun kuruyor. Ne yazık ki Türkiye sadece maşa olma görevini üstlenmiş görünüyor bu oyunda. Her zaman olduğu gibi maşayı tutan değil, maşa olarak kullanılan el yanar. Böyle giderse yazık olur, Türkiye kendisini savaş denen pis bataklığın içinde bulur. Tüm devrimci, demokratlara düşen görev halkların yüzde yüz aleyhine olan bu savaşı püskürtmek ve engellemektir.
Devleti yönetenler at gözüyle bakmaktan vazgeçmek zorundadırlar. Çağı ve koşulları objektif olarak analiz etmek gerekir. Koşullar hiçbir zaman olmadığı kadar Kürtlerin lehinedir. Bundan dolayı Kürtleri ufak tefek , kırıntı haklarla memnun etmek olası görünmüyor. Ayrıca bu sorunun çözümü artık ötelenip ertelenemeyecek kadar acildir. Siyasiler elini çabuk tutup askeri ve siyasi operasyonlara son vererek karşılıklı olarak eller tetikten çekilmeli, ateşkes yapılamsı sağlanmalı ve müzakere başlatılmalıdır. Halkların gözyaşına ve yürek acısına dayanacak hali kalmadı. Bıçak kemiğe dayandı. Bu sorun ya çözüme kavuşturulacak ya da…
Bu sorunu biz kendi içimizde acil olarak çözmek zorundayız. Eğer biz çözemezsek ne yazık ki halkların boğazlaşmasına sebeb oluruz. Daha çok can kaybı olur, daha çok gözyaşı olur, daha çok ocak söner, coğrafyamız kan gölüne döner. Halklara yazık olur. Ve en sonunda birileri müdahale eder ve bu sorunu çözer, ama bizim halkların çıkarları doğrultusunda değil kendi emperyal çıkarları doğrultusunda çözer. İsmail Cömertoğlu
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.