ŞAİRİN YÜREĞİ

Narin olur şairin yüreği, duygu yüklü olur. Günü gecelerine karışır, yoğunlaşır bilge filozoflar misali. Birikimler kemirir, kemirir beyin hüzrelerini. Yüreğinin derinliğinde birikmiş yaşam tortularını uçurmak ister. Sevinçlerini, kederlerini, acılarını, umutlarını ulaştırmak ister; ulaştırmak ister, dünyanın en uzak insaına, en ücra köşelerine. Bir kelebek olur şairin yüreği, uçuşur ekin tarlalarında, çayırlarda, bozkırlarda… konar çimene, güle, çiçeğe… Arı olur, uçuşur renk renk açan tomurcuklara. Her renkten bir bade alır, biriktirir petek petek… Saklar yarına,yarınlara.


Hassas olur şairin yüreği. Gah dolu dolu olur, önüne bent çekilmiş su misali. Gah boşalır; sitem eder, kırılır en sevdiği yüreklere. Sonra öfkelerine yenik düştüğünü sezinler, pişman olur. Utanır. Utanır kendi kendisine. Geçer bir aynanın karşısında, silüetiyle konuşur. Derin bir bakışla, içten bir tebessümle onarır kırılan gururunu. ‘İnsan halidir’ der. Olur. Güler geçer etrafında olup bitenlere. Hep bir soyluluk arar, bir derinlik, bir adanmışlık, bir bilgelik… Onurlu bir duruş arar, selam verdiği kimselerden…
Dalgındır çoğunluk şairin yüreği. Her sebebi derinlerde arar, uzaklarda, yücelerde arar; ufku dağların doruklarındadır. Hayaller kurar, hülyalar yaşar, kimsenin, kimselerin uğraymayacağı diyarlarda dolaşır. İmgelem gücü yüksektir şair yüreğinin. Hakikata, hakikatla yaklaşır. İnatçıdır çoğunda. İnatçıdır haklı yere, inancından taviz vermez. Merttir. Bükülmez bağlar vardır genlerinde. Haksızlığa, haksızlıklara tahamülü yoktur.

İsyan eder, isyankardır şairin yüreği, yeri geliğinde. Susmak, susturulmak istenir. Karabasanlar gibi gidilir üstüne üstüne. Korkutulmak, yıldırılmak istenir. Bıktırılmak, küstürülmek istenir yaşama, hayata… Sürgün edilir bir gün, uzaklaştırılır ana baba topraklarından… Sürgün olur şairin yüreği. Sürgün olur binlerce kilometre uzaklara. Hasret bırakılır şairin yüreği her şeye; tanıdığı, taşa toprağa… Acılar birikir sürgünde, yığılır üstüne üstüne. Bir anı olur bir gün, derlenir bir demet gül gibi. “BİR MÜLTECİNİN ANILARI” olur. Sunulur eşe dosta koklasın diye…
Zamanla yarışır şairin yüreği. Dur durak bilmez, uçar uçuşur. Rüyalarına girer geçmişi, çocukluğu. Hayalleri gerçek olur günün birinde. Güneş huzmeleri gibi düşer Nurhak Dağı’nın erimeyen karlarına. Bir kardelen olur çıkar; bir ‘berfin’ olur… Uzatır boynunu narince, gelinlik bir memleket kızı gibi. Müjdeler baharı, karlar erimemişse bile. Bir rençber olur, bir çoban; kuzu güden bir çocuk olur… Yaşlı bir bilge olur şairin yüreği günün birinde. Ak saçlı, ak sakallı bir ‘Dede’ olur. Öğütler verir etrafına toplanan kimselere. Asırlardır saklanılan, asırlarca saklanacak olan ‘sırr’lar verir müritlerine… Sonra, kaybolur beyaz bir bulut içerisinde.

Bir kitap, bir roman olur; dolaşır elden ele, yaprak yaprak bilgeliğini dökerekten. Karanlıkları yırtan, tan yeri ışıkları misali; aydınlatır dağın hem bu yüzünü hem diğerini… “DAĞIN ÖTEKİ YÜZÜ” olur çıkar sürgünde de olsa. Destan olur, dilden dile dolaşır, Nurhak Dağı’nın burçlarından “Nur” olur. “Hakk” olur. Yol gösterir memleketimin geçmişinden habersiz çocuklarına… Dağılır Anadolu’nun bir başından öbür başına… Kor ateşidir şairin yüreği, ısıtır yaklaşan yürekleri… N’olur, ısınmasını bilin!
Bu yazıyı, sevgili Hüseyin Mirza Karagöz’ün, “Dağın Öteki Yüzü” adlı kitap hakkında yazdığı makaleye atfen yazıyorum. İnsanlarımızın kendi bağrından çıkan değerlere sarılmasını mutlulukla izliyorum…
Derin sevgi ve selamlarımla…
M.Zewal Dogan

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın