TAKSİM OLAYLARI VE SİVİL İTAATSİZLİK

headlineTürkiye de birkaç gündür süren ve ülkede hatta dünyada birçok noktaya sıçrayan olayların çıkış noktası Gezi Parkı’nda yapılması planlanan Topçu kışlası kapsamında yüzlerce ağacın sökülmek istemesiydi. Buna başta çevreci aktivistler ve bazı siyasi fraksiyonlar en demokratik yollardan engel olmak istediler. Her konuda sosyalist duyarlılığa sahip olan İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve BDP,ÖDP gibi siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları bu direnişe en başından destek verdi. Sonrasında polis olaylara çok sert ve oldukça orantısız bir şekilde müdahale etti. Bu müdahalelerle birlikte çok daha farklı kuruluşlar,futbol takımlarının taraftar grupları,eşcinseller ve örgütleri,öğrenci örgütleri başta olmak üzere halk Taksim Meydanında ve tüm Türkiye de alanlara aktı. Birçok farklı rengin birleşip doğayı ve insani savunması taktire şayan bir gelişme. Özellikle polisin sert saldırılarına birlik ve büyük bir direnişle karşı koyulması Türkiye halkı adına büyük bir gelişme denilebilir. Fakat olaylar sonrasında daha karışık bir hal almaya başladı. Yüzlerce insan yaralandı ve onlarca hayati tehlikesi olan yaralılar var.

Hükümetin zayıflığından faydalanmak isteyen gruplar ve siyasi partiler bu direnişi provakasyonlarla kendi lehlerine kullanmak istediler ve kısmen içini boşaltmayı başardıklarını söyleyebiliriz. Özellikle CHP bu projede kendi belediye meclis üyelerinin de imzası olmasına rağmen kendi ulusalcı tabanıyla direnişin bir parçası olmak istedi. Fakat başbakanın tehtitleri sonucunda kendi isteklerine ulaşamadılar. MHP de bu süreçten nemalanmak isteyenlerdendi devrimci gruplara ve İzmir de BDP binasına saldırmaya çalıştılar.
Sonuç olarak direniş hala kırılmadı fakat daha temkinli yaklaşılması gereken bir boyuta ulaşıldı. Özellikle barış sürecine denk gelmesi ve hükümeti düşürme boyutuna kadar dayanması da düşündürücüdür.

Fakat asıl düşünülmesi gereken Kürdistan da yıllardır hektarlarca orman yakılıp yıkıldı asker ve polisin müdahaleleri sonucu yüzlerce genç,kadın ve çocuk katledildi. Aydınlar, yazarlar bunu dile getirdiğinde terörist ilan edildi fakat kimse buna sahiplenmedi. Bırakın bunları Türk devleti uçaklarıyla Kürt çocuklarını Roboski de yakıp küle çevirdi kimse sahiplenmedi bu denli. Buradaki çifte standart direnişin samimiyetini sorgulamadan geçilmez hale getiriyor. Aslında bir yandan da insanların ancak kılıç kendi tenine değdiği zaman demokrasiden yana pratik sergilediklerini de apaçık ortaya koyuyor. Başkasının zulüm gördüğü bildiğin halde susup seyredersen sen zulüm gördüğünde de yanında kimseyi bulamazsın. Bu yönüyle Türkiye halkının Kürtlerle empatı kırması için ön ayak olmalı bu olaylar.
Gelişen bu kitlesel direniş aslında hükümetin de köklerinden titrediğini gösteriyor ve artık hükümet ve başbakan da geldiklerinden daha çabuk düşebileceklerinin farkına varmıştır sanırsam. Bu korkuyu iliklerine kadar hissettiklerine eminin. Padişahlık edasıyla,katil sultanların adlarını,katil başbakanların adlarını beton yığınlarına vererek,zor ve zorbalık ile doğayı katlederek,görevi insanları korumak olan kolluk kuvvetleri ile tüm farklı ve muhalefet eden kesimleri ve onların demokratik taleplerini hiçe sayıp en zorba şekilde bastırarak hükümet yönetilmez. Hele ki Ortadoğu da ve dünyada konjektürün değiştiği ve tüm dünyada demokratik halk hareketlerinin yaygınlaştığı bir dönemde bunu yapmak Türkiye yi karanlığa sürükler. Tüm zorbalar bilsin ki o karanlık başta kendilerini boğacaktır.
Türkiye başta Kürt ve Kürdistan sorunu,demokratik haklar ve özgürlükler sorununu çözmeden bir nefes daha alamayacak duruma gelmiştir artık. Yaşanan olaylar bunun apaçık göstergesidir. Umuyorum ki hükümet bu gerçekliği görüp buna göre hareket etsin. Halk ise renklilikleri hor görmeden birlik olunduğunda neler yapabileceğini gördü. Umarım bu Türkiye tarihinde aydınlık,demokratik ve barış dolu günlerin habercisi olur.
Saygılarımla:Özgür Bahçeci

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın