ELMA!

Ape Alinin evinin arka tarafında dedesinin babasından kalma büyük bir elma ağacı vardı. Köy kurulduğundan beri  elmasını yemeyen yoktur. Dalını kırmayan, sapanla elmaları düşürme yarışına girmeyen, üstüne çıkıpta düşmeyende az değildir ha!. Ah ki ne ah! dili olsa da dökse içindekileri. Bir yüreği var ki ne diyim size. O kadar nesildir elmalarını yerler, köyün kızları yazın altında piknik yaparlar, erkekleri maç yapar Sılo Arifin oğluda bir ip attı sallangaç yaptı o sene. He unutmadan  derisini kemiren kurtları, kuşları, böcekleri de unutmamak gerek. Hele kışın o rüzgar varya dersin sanki ayaklarını yerden kesecek. Elma ağacı onlara hiç kızmaz. Öf bile çekmez. Bütün ömrüdür kendine böyle davrananlara elma yapmakla geçmiştir.

Velhasıl o Tıfıllı köyünün simgesi idi. Tıfıllı denince mübareği anmayan olmazdı. Herkesin bir anısı muhakkak vardı. Söz Tıfıllıdan açılıpta agaç anısını anlatmayanı garipserlerdi nedense. Çevredeki herkes namını bilirdi. İnsanlarla doğa ne kadar üstüne gelse de o elma verme işini hiç aksatmazdı. Susuz kaldığı günlerde suyunu verme işini, yapraklarını budama işini de Ape Ali hiç unutmaz tam zamanında yapardı. Köye ayrı bir neşe getirirdi. Elma verirdi. Gölge verirdi.  Aşıklar için gizli buluşma yeriydi. Gençler yaşına gelince mendillerini de asarlardı. Ape Alinin evinin arka tarafında tek o elma ağacı kalmıştı. Onuda kesmeye ne belediyenin niyeti olurdu nede keselim diyen biri olurdu. Öyle mübarek bir ağaçtı.

Elma ağacını herkes sever faydalanırdı ama ona bakan tek Ape Ali ile karısı Hace teyzeydi. Onlarda yaşlanmışlardı. Kendilerinden sonra gelen nesillerde ne ağaç sevgisi vardı, nede saygısı vardı. Bu duruma üzülseler de elma ağacının bakımını aksatmadan yaparlardı.

Günler gelir tez geçer. Bir kış günü elma ağacı yaşlılıktan rüzgara dayanamaz. Büyük bir çatırtıyla Ape Alinin evine çaprazlamasına düşer. Herkes koşar. Büyükler ağlaşmaya başlarlar. Elma ağacı yoktu artık! Herkes şok olduydu. Donmuş vaziyette bakıyorlardı inanaları gelmiyordu ki. Torunu Ape Alinin elini tuttu. -Dede niye ağlıyorsun diye sordu. Ape Ali torununu kucağına alıp sevecen gözlerle bakıp şöyle der;

-Meyve veren ağacı kırarlar, meyvelerini yerler, sallanırlar dilek tutarlar. Meyve ağaçları böceklere, havaya, insanlara aldırmadan yinede meyve verirler. Sen sen ol her zaman meyve ağaçlarına iyi davran iyi bak. Onları sula, buda, sev. Elma ağacının hepimize hakkı var. Bunu şu kulana küpe etki unutmayasın, der ve torunu Alişin kulağını çeker.

Bizlerde elma ağaçlarını (yazar, çizer, usta, doktor, mühendis, öğretmen…) kırmamaya, onları teşvik etmeye, yönlendirmeye, daha çok elma vermelerini sağlamak KENDİMİZİN faydasına değil midir? Onlar elmaları kimin için yapar?

Taner Soysüren

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın