İSVEÇ BASININDA ERDOGAN VE BİLDT´E SERT ELEŞTİEİLER

Yolsuzluklar ve devleti yönetenlerin Suriye’ye saldırmak için planladıkları provokasyonları konu alan tapelerin ard arda yayınlanması, Twitter ve Youtube’un yasaklanması, tüm bunlara yönelik devleti yönetenlerin ve özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gösterdiği saldırgan tutum İsveç medyasını şaşkına çevirmiş durumda.

Yasak ve sansüre, devlet yöneticilerinin medyaya müdahelesine alışık olmayan İsveç medyası ve kamuoyu Türkiye’de medyaya yönelik baskı, tehdit ve sansürü, yargının iktidara bağlanmasını, MİT’e dokunulmazlık sağlayacak düzenlemelere gitmesini yorumlamakta zorlanıyor.

İsveç’in demokratik hak ve özgürlükleri  ayaklar altına alan, ifade ve düşünce özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılmaya çalışan, dünyada en fazla gazeteci hapseden, Twitter ve Youtube’u yasaklayan bir ülkeye,  Avrupa Birliği’ne üye olması için destek vermesine bir anlam veremiyor.

Demokrasi, insan hakları ve internet özgürlüğünün öncülüğünü yaptığını iddia eden İsveç Hükümeti’nin  yakın bir müttefiki olan Türkiye’deki temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırmasına, Erdoğan’ın saldırgan tutumuna karşı sesiz kalmasına tepkiler artıyor.

“İSVEÇ NE ZAMAN TÜRKİYE HAKKINDA AÇIKÇA KONUŞACAK?”

İsveç’in en yüksek tirajlı  günlük gazetelerinden liberal eğilimli Dagens Nyheter’in Genel Yayın Yönetmeni  Peter Wolodarski, Pazar günü yayımlanan ‘İsveç ne zaman Türkiye hakkında açıkça konuşacak?’ başlıklı yazısında Türkiye’nin basın özgürlüğü ihlallerinde dünyanın en kötü diktatörleriyle yarış halinde olduğunu söylüyor.

Makelesine, ‘Türkiye’nin İran, Eritre, Çin, Kuzey Kore, Pakistan ve Vietnam’la ortak yanı nedir?’ sorusunu sorduktan sonra, ‘Bu devletlerin tamamı tamamen veya kısmen kendi halklarını dünyanın sosyal medyasından izole etmeye çalışıyor”  yanıtını vererek başlıyor.

30 Mart günü yapılan seçimlerden önce Erdoğan’ın sosyal medyayı suçlamasının ardından Twitter ve Youtube’ın yasaklandığına dikkat çeken Wolodarski, Erdoğan’ın sadece sosyal medyayla değil, bağımsız ve hükümeti eleştiren geleneksel medyayla sorunları olduğunu dile getiriyor.

Wolodarski, uzun bir süreden bu yana Türk hukuk sisteminin politik amaçla kullanıldığının, ülkeyi yöneten elit takımının bir kesiminin ciddi bir yolsuzluk içinde olduğunun, Kürt Halkının korunmadan yoksun olduğunun bilindiğini söylüyor.

SEÇİMLER HİLE YAPILDIĞINI GÖSTEREN GÜVENİLİR BİLGİLER VAR

Son yapılan seçimlerin AKP iktidarının yararına manipüle edildiği suçlamalarını hatırlattıktan sonra, konu hakkında araştırma yapan İsveçli Ekonomist Erik Meyersson’un seçimlerde hile yapıldığını gösteren güvenilir bilgiler ortaya koyduğuna işaret ediyor.

“Despot Başbakan Tayyip Erdoğan zamanlamada şanslıydı: Rusya’nın Kırım’a el koyması sayesinde dış dünya bir başka tehlikeli Devlet Başkanını, Vladimir Putin’i kınıyordu. Ancak Türkiye hakkındaki suskunluk sadece Rusya’da olanlardan kaynaklanmıyor. İsveç Hükümeti’ni bir şey yerine iki şeyi aynı zamanda söylemesini engelleyen bir şey yok: Dışişleri Bakanı Kremlin’in hukusuz politikasına tutum aldığı gibi Türkiye’nin ifade ve bilgi özgürlüğüne saldırısını kınıyabilirdi” diyen Wolodarski, kendisini özgür ve açık bir internetin savaşcısı olarak profile eden İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in böyle bir tutum takınmasının doğal ve gerekli olduğunu söylüyor.

Geçtiğimiz yıl, Erdoğan’ın Stockholm’u ziyareti sırasında Bildt’in Dagens Industri Gazetesinde “Erdoğan’ın Türkiyesi doğru yolda” başlıklı bir makale yazarak Erdoğan’a düzdüğü övgülere değinen Wolodarski, “Bildt, çarpıtılmış anlatımıyla insan haklarını talep eden Türk vatandaşlarını aşağıladığını anlamıyor mu? Bildt, kendi çizgisinin İsveç’in demokrasi ve insan haklarının uluslararası savunucu profiliyle bağdaşmadığını görmüyoyor mu?” sorularını ard arda sıralıyor.

TÜRKİYE SURİYE’YLE SAVAŞIN EŞİĞİNDE

Proletären Gazetesi’nde yayımlanan ‘Türkiye Suriye’yle savaşın eşiğinde’ başlıklı makalede, Suriye uçağının düşürülmesi, Ermeni ilçesi Kesab’a yapılan saldırı ve Türk Dışişleri Bakanlığında yapılan işgal planlarının Türkiye’nin komşusu Suriye’ye yönelik savaş politikasını sürdüreceğini gösterdiği belirtiliyor.

Makalenin yazarı Patrik Paulov, Erdoğan’ın 30 Mart seçimlerinden sonra yaptığı konuşmada ‘Suriye’de savaş halindeyiz’ demesinin şaşırtıcı olmadığını, bu güne kadar açığa çıkan bir çok olayın Türkiye’nin tüm gücüyle Suriye’de terör ve kaosu desteklediğini gösterdiğini söylüyor.

27 Mart günü Youtube yüklenen bir ses kaydının Türkiye’nin üst düzeydeki yetkililerinin provokasyon yaratarak Suriye’ye saldırı planı yaptıklarını gösterdiği belirten Paulov, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ‘Gerekirse Suriye’ye 4 adam gönderir, Türkiye’ye füze attırırım’ dediğine dikkat çekiyor.

Hükümetin 4 üst düzey yetkili arasında geçen toplantı ve konuşmaları kabul ettiği ve bunun ardından olanların Türkiye kamuoyundan gizlenmesi için Youtube’ı yasakdığı belirtilen makalede, Suriye Hükümeti’nin  ses kayıtlarını Birleşmiş Milletler’e göndererek Türkiye’nin terörizmi destekleme suçundan kınanmasını istediği belirtiliyor.

ERDOĞAN KUTUPLAŞTIRICI LİDERLİK TARZINI ÇANKAYA’YA TAŞIYACAK

Günlük yayımlanan Svenska Dagbladet Gazetesinde Bitte Hammargren imzasıyla yayımlanan makalede, Erdoğan ve AKP’nin kendilerine yönetilen tüm yolsuzluk suçlamalarına rağmen seçimlerde % 44,5 oraında oy alarak birinci parti olarak çıkmasının Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı yolunu açtığı değerlendirmesi yapılıyor.

Erdoğan’ın seçim sonuçlarını seçmenlerin kendisini yolsuzluk suçlamalarından akladığı şeklinde yorumladığını ve seçimlerden sonra yaptığı konuşmada düşmanlarının inine gireceğini ve hesap soracağını söylediği aktarılıyor.

Ağustos ayında yapılan seçimlerde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilebileceği ve kutuplaştırıcı liderlik tarzını Çankaya’ya taşıyacağı değerlendirmesinde bulunuyor.

“ERDOĞAN ÖÇ ALMA SÖZÜ VERDİ”

Tekelci kapitalistlerin yayın organı Dagens Industri Gazetesi’nde “Erdoğan öç alma sözü verdi” başlıklı makale “Önce açık bir farkla yerel seçimleri kazandı. Sonra öç almaya söz verdi. Recep Tayyip Erdoğan düşmanlarının ‘hesap vereceklerini’ söylüyor” cümleleriye başlıyor.

Yapılacak Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye’nin gelecekte yürüteceği politikanın doğrultusunu belirleyeceği, ancak yerel seçimlerin tartışmalı Erdoğan’ın durumu için bir sayaç işlevi göreceği değerlendirmesinde bulunuluyor.  Yolsuzluk şüphelerinin ve despotluk suçlamalarının Cumhurbaşkanı olmayı hedeflediği sanılan Başbakanı sıkıştırdığı değerlendirmesi yapılan makalede, Erdoğan’ın kendine yönelik suçlamalardan eski ortağı Gülen ve Hizmet hareketini sorumlu tutuğuna dikkat çekiliyor.

Erdoğan’ın cevap olarak polis ve hakimlerin ayıklandığı, gazetecileri baskı altına aldığı, son olarak da Hükümet ve askerlerin Suriye’ye yönelik planlarını içeren konuşmaların yüklenmesinden sonra Youtube’u yasakladığı belirtiliyor.

“HALK BENİ ONLARI ELEMEM İÇİN SEÇTİ”

Yerel gözlemcilerin, Hükümetin yerel seçimleri kazanmasının ardından Erdoğan’ın “İnlerine ineceğiz. Hesap soracağız” şeklinde tehditler  savurmasının Hükümetin daha da sertleşeceğinin işareti olarak yorumladıkları belirtilen makalede, hükümete yakınlığı ile bilinen TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Can Parker’in Reuters Ajansına verdiği şu demeç aktarılıyor.

“Poliste ve adalet sisteminde sert ve kapsamlı temizlik yapacak. Bilgi sızdıranları destekleyen medyayı cezalandıracak. Erdoğan ‘Halk beni onları elemem için seçti’ diyecek.”

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın