BABASINI KAYBEDEN BİR KIZIN GÖZÜYLE SOMA FACİASI

madenci kizi

 

HAYAT DEVAM EDİYOR

Neden herkes ağlıyor, neden annem feryat ediyor? Niye o tahtadan yapılmış şeye sarılıp babamın ismini söylüyor? Daha da merak ettiğim, benim canım niye yanıyor? Sanki kalbimin yarısı acıyor. PEKI, NEDEN BEN AĞLIYORUM?

Daha birkaç gün önceydi, kapı çalındı. Açar açmaz, karşımda siyahlara bürünmüş ve bana “aşkım” diyen bir adam. Bana sarılıp öpen ve yüzündeki o kara şey, şimdi ise benim yüzümde. O kömür karası; benim ve babamın gururu, şerefi ve namusu.

Evet, o karaya bürünmüş adam benim ilk aşkım, ilk öptüğüm adam ve benim için hayatını yer altında yaşayan adam. En önemlisi, benim boğazımdan haram lokma geçirmeyen adam. Annem geldi, sarıldı. Sanki ilk defa görmüş gibi ya da gerçekten bazen eve iki hafta gelmeyen ve geldiğinde ise banyo yapıp uyuyan, yani kısacası tek bir günü olan kişi, yüzümü görmeyen kişi. Yüzünü görmediğim kişi çok, ama çok özlediğim ve yanımda olmasına rağmen özlediğim tek kişi.

Acaba tek benim babam mı bu halde? Baba hasretinden mahrum kalmış benim gibi başka bir kız var mıdır acaba? Şimdi ise yemek sofrasındayız. Çok, ama çok mutluyuz. Ama bu mutluluğumuz uzun sürmeyecek. Çünkü yarın yine ben ve annem bu kocaman sofrada tek başına kalacaz. Sabah oldu. Keşke olmasaydı. Evet ya, artık ayrılık kapıda ve veda zamanı. Beni öptü, hem de kokumu içine çeke çeke. Sanki bir daha birbirimizi görmeyecek gibi.

Günler geldi geçti ve yine kapı çalındı. Bu defa takım elbiseli bir adam geldi. Bu benim, yüzünde kömür karası olan babam değildi. Bu adamın yüzü temiz(?). Annem geldi, o adam konuşmaya başladı. Sanki ağzından lanetlenmiş kelimeler çıkıyordu. Keşke hiç konuşmasaydı. Tek bir an için gözlerimi yumdum. Keşke gözlerimi hiç açmasaydım. Birden annemi yerde buldum. Birçok kişi geldi, ağlıyorlardı. Sadece “başın sağolsun” diyorlardı. Ve derken kapıya bir “tahta parçası” geldi. Annem, bu tahtaya sarılarak ağlıyordu. Herkese sordum, “kim” o diye. Hiç duymak istemediğim o sözleri bir kadından öğrendim. “Kızım o senin baban’’, yani aşık olduğum adam, yüzü karaya bürünmüş babam.

Şimdi anladım acının nasıl bişey olduğunu. Bütün Türkiye ağlıyor ve hepsi “biz çok özüldük” diyorlar, fakat bir ay sonra herşeyi unuturlar. Ya ben, benim acımı kim silecek? Bu acı benimle mezara girecek. “Hayat devam ediyor” demesi kolay.

SİZİN GÖZ YAŞLARINIZ SADECE BİR GÜNLÜK, AMA BENİM GÖZ YAŞLARIM İSE ÖMÜRLÜK…

Helin Topal
Östergårdsskolan
Halmstad/İsveç

 

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın