OBAMA’DAN ACI İTİRAF

121370460529546“Biz bugüne kadar IŞİD’i hafife aldık!” Barak OBAMA

Amerika Birleşik Devletleri, geçtiğimiz yüzyıl boyunca “sol” yapılanmaların anti-propaganda malzemesiydi. Aynı zamanda, sömürgecilerine karşı direnen halkların, kurtuluş güçlerinin de. Bu drum teoremde hala mevcudiyetini koruyor. Oysa pratik anlamda, kimin hesabına nasıl gelirse, öyle davranmak gibi bir realite de sözkonusudur. Hani bir dönemler “anti-emperyalist”söylemlerle yola çıkan Fransa Komunistler’i gibi. Ta ki, Amerika Hava İndirme Birlikleri “Normandi Çıkarması”nı yapıncaya kadar… Yani Amerika, Fransayı Nazilerden koruduğu (kurtardığı) vakit, utangaçca da olsa alkışladılar bizim Komunistler…

İlginçtir! Amerika Birleşik devletleri Viyetnam, Kore, Küba gibi yerlerde “sol” kesimlerce lanetlenirken, tarihin ilerleyen dönemeçlerinde ihtiyaç duyulduğu an; yardıma çağrılmaktadır. Fiiliyatta yaşanmış olan, yaşanmakta olan bu durum doğru bir yaklaşım mıdır, yanlış bir yaklaşım mıdır? Bilemiyorum. Bu hususlardaki değerlendirmeleri siz okuyuculara bırakıyorum.
Bendeniz bireysel olarak, politakada prensipler’in olmadığına inanıyorum. Politikada, iç ilişkilerde kitleleri idare etme (kandırma sanatı) olarak değerlendirilmeli, dış-ilişkilerde ise; tam bir çıkar dengesi gözetilerek davranılacak bir Zemin olarak görülmelidir, diyorum. Birileri bu durumu gayri ahlaki görebilir. İnsani etik yapıdan uzak görebilir. Ancak maalesef, dünyanın (devlet oluşumlarından bu yana) çarkı ne yazık ki bu mecraada dönmektedir. Kanaatimce doğru olan da budur.
Orta-Doğuya baksanıza! Kimin kiminle dost, kimin kiminle düşman olduğu bilinmez bir bilmece gibidir. Oysa eski tarihlerde; “Düşmanımın düşmanı, benim dostumdur!” gibi Makiyavelist bir yaklaşım anlam bulabiliyordu. Zira dünya, sadece belli olan birkaç güç tarafından idare ediliyordu. Şimdi işler karma karışık…

Söylemek istediklerimi somutlaştırırsam eğer; dün ABD herhangi bir ülkeye müdahale ederken, “sömürgeci-işgalci” statüsünde görülüyor ve kitleler bu müdahalelere karşı ayaklanmaya zorlanıyordu. Oysa bugün (dört yıldır Suriye örneğinde görüldüğü gibi), aylardır IRAQ yönetimi tarafından bizzat ABD’nin müdahale etmesi için, adeta yalvaracak noktaya gelinmişti. Öyleyse, herkesimin basma-kalıpçı düşüncelerini çöp tenekesine atma zamanının geldiğine inanıyorum. Ya açıktan herkes dürüst davranmalı, ya da sahte maskelerinin altında sırıtan yüzlerinin açığa çıtığını düşünerek, artık kimselerin boş sloganlara inanmadığını bilerek davranmalarını öneririm.

Daha evvelki yazılarımda sıklıkla vurguladım: Dünyayı idare eden güçler, 11 Eylül olaylarından sonra, yanlış politikalara saplanmışlardır. “Radikal İslam- Ilımlı Islam” gibi içerikten yoksun olan tezlerle, muazzam bir kafa karışıklığı körüklenmiştir. Başta ABD olmak üzere bütün Oksidantal devletler (Batı dünyası), kendisinin ortaya koyduğu kendi kaidelerine uymamıştır.
Örneğin şu son yıllarda, Orta-Doğu’da “Tek Kişilik” yönetimlerden kurtulan halkları yüzüstü bıakmıştır. Mısır’da seçimler yapılıyor (primitif de olsa) demokratik adımlar atılıyorken, yapılan darbeye göz yumulmuştur. Suriye’de, kendilerinin çıkarlarına dokunulmadığı sürece (yani petrol rezervleri IŞİD’in eline geçmeyene kadar) dünyanın gözü önünde cereyan eden katliamlara göz-yummuştur. Şengal Katliamı’na kadar süren zaman zarfında (üç yıldır) Türkiye ve diğer müttefikleri dahil, kendileri tarafından desteklenen “İslam kılıklı” karanlık güçlerin ROJAVA Kürtleri’ne karşı yaptıkları her türlü canice yaklaşımları görmezlikten gelmişlerdir. Bu gibi bilançolar daha da uzatılabilinir.

Sonuç olarak toparlarsam eğer, gün sahiden uyanma günüdür. Uyanma’daki kastim: Siyasi uyanıklıktır! Örneğin, Kürt Aydınları’nın Amerika’da gerçekleştirdikleri konferans ve deba’ları önemsemek gerekmektedir. Bu gibi girişimler öngörülüdür, yerindedir. Bugün kabul edelim etmeyelim, dünyanın siyasi kaderi, BATI Güçleri tarafından belirlenmektedir. Bu hususta Kürt aydınlarına büyük görevler düşmektedir. Eğer stratejik dostluklar çıkarlar temelinde oluşturuluyorsa, bu konsepte göre şekillenmek için birçok argüman mevcuttur. Unutmayalım ki,, Petrol savaşları bizim topraklarımız üzerinden yapılmaktadır…
Sözüm o ki: Kürtler, artık Orta-Doğu’da siyasi ve askeri bir güç konumunu yakaladıklarının farkında olarak, Batı Güçleri’ne yakın durmalıdırlar. Ve Kürtler, KOBANİ’de yazdıkları destan ile yanıbaşındaki bütün halklara örnek olduklarını kanıtlamış iken, o halklardan “tık” ses çıkmamasını tarihe not düşmeliidirler. Mesela, dün Filistin’le dayanışmada bulunan kesimlere “Bu gün neredesiniz?” gibi bir soru sormamalıdırlar…
Çağrıları boşa gider!
Dört parçadaki Kürtler, Amerika Birleşik Devletlerinin ve diğer koalisyon güçlerinin uzattıkları “eli” samimiyetle tutmalı, bunu da tarih defterinin bir köşesine “not” düşmelidirler… Dahası, Kobani halkı “Gerçek dost, dar günde belli olur!” deyiminin üzerinde yoğunlaşırken, dünyanın herbir yanına savrulmuş olan Kürtler’e büyük sorumluluklar düşmektedr… Kim ne kadarını yapabiliyorsa o kadarını yapsın! Diasporaya savrulmuş olan her kürt, yanıbaşındaki komşusuna durumu aktarırsa, gerçek bir halk diplomasisi yapılmış olur! Artık katliamlarla bitmeyiz. Kürtler’e geç de olsa “Güneş” doğmuştur. Kürtlerin dünyaları eskilerde olduğu gibi kararmayacaktır…

Derin saygı ve selamlarımla,
M: Zewal Doğan

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın