LEGAL ALAN ÇALIŞMALARI ve SEÇİMLER

Seçime hazırlık çalışmaları başladı. Anadolu’daki Her siyasi parti, kendi tabanı başta olmak üzere; en geniş kitlelere ulaşmak amacıyla seçim startını vermiş durumdadır. Şunun altını çizerek konuya giriş yapmam yerinde olacaktır: Öncelikle, legal çalışma alanına yönelik geliştirilen insafsız elştrileri bertaraf etmek gerekir. Bilinmelidir ki, Anadolu Halkları adına geliştirilen Özgürlük Hareketi çok boyutludur. Herhalde şu hususu bilmeyen yoktur. Halklarımızın nihayi hedefi, kabul edilir bir demokrasidir. Halkların kendi kendilerini özgürce idare etmesidir. Kendi kendilerini yönetmesidir. Altını çizerek belirtmem gerekir  ki, 100 yıllık inkar ve imha politikasıyla karşı karşıya kalan halklar adına;  ezilenlerin ötekileştirilenlerin, yok olmayla karşı karşıya bırakılan kesimlerin nefes borusu olan Özgürlük

Hareketi için legal alan, direniş sahalarından sadece bir tanedir. Örneğin “Çözüm Süreci” boyunca geliştirilmeye çalışılan eleştrrilerin çoğu yersizdir. Geliştirilmeye çalışılan dialog ve müzakere arayışları bir teslimiyetten ziyade, yıllardır Devlet Aygıtı tarafından inkar edilen bir gerçekliği, tek taraflı bilgilendirilmiş olan halklara kitlelere mal etmek amaçlıdır. Neticede, “Çözüm Süreci” her ne kadar politik partiler arasında müzakere edilse de, sonuç itibarı ile  esas karar sahibi olacak olan bilinçlendirilmiş halk yığınlarıdır.

Kitlelerdir. Dolayısıyla sağdan soladan yükselen gayri vicdani eleştriler, kimi marijinal yaklaşımlar gerçeği yansıtmamaktadır. Yani burada yapılan ne bir “teslimiyettir, ne de düzene yamanmadır!” Tam aksine, giderek büyüyen, derinleşen Özgürlük Hareketi’ne legal anlamda yeni yeni kapıları aralamaktır, nihayi hedefin dozajını yavaş yavaş yükselterek ulaşılmamış olan bütün halk yığınlarına ulaşmaktır. İrlanda’da bu yaşandığı gibi, İspanya’da da yaşanmıştır… Kürdistan Özgürlük Direnişi, geldiği nokta itibari ile Anadolu halklarının tek umudu konumundadır.
Örneğin, bugüne kadar düzenin sindirme politikasından kurtulamayan ve neredeyse sinmiş olan Aleviler, açıkça hak arayışına başlamışlardır. Yine, gericilik kışkırtılarak din ve inanç farkılıkları kullanılarak birbirlerine yok ettirilen halklar; Asuri-Süryaniler, Ermeniler, Ezidiler, Museviler…

Anadolu’da yaşayan ama on yıllardır kendilerini inkar eden, neredeyse yok olma ile karşı karşıya kalan nice etnisite ve inanç grubundan kimseler, yeni yeni seslerini duyurmaya başlamışlardır. Bütün bu gelişmelerin kendiliğinden olmadığını, temelleri 60’lı, 70’li yıllarda atılsa da, başta Diyarbakır Zindan Direnişi olmak üzere, bütün imha politikalarına karşı Kürdistan Halkı’nın, gerillanın ölümüne verdiği direnişin buna yol açtığını kim inkar edebilir ki? Düzen’in bir başka yaklaşımı da uzun bir döneme yayarak olayları unutturma çabasıdır. Bu gelişmeleri günümüz kuşağı bire bir yaşamamış olsa da geçmişi iyi biliyoruz, iyi hatırlıyoruz.

“Denize düşen yılana sarılır!” misali, Alevi Topluluğu daima düzen partilerinin yanında yer almıştır. O dönemler pek haksız da sayılmazlardı. Çünkü sığınabilecekleri tek bir kaleleri bıakılmamıştı. Diğer inanç gruplarından insanların hali daha da perişandı. Gayri-Müslüm olan halklara “Gavur” denildiği ve “Gavurun katli vaciptir!” gibi yaklaşımların yaşandığı dönemleri dedelerinize, ninenelerinize sorun, anlatsınlar sizlere…

Üzülerek söylüyorum ama, Anadolu Halkları’nın gerçekliği budur. Her on yılda bir siyasi partilerin, parlamentonun bile fesedildiği, askerin, üniformanın kanunları ile idare edilen bir memleketten söz ediyoruz. Bütün farklılıkları yok sayan, her kesimi kendisini inkar edip, tek bir potada eritme politikalarının dayatıldığı bir devletten söz ediyoruz…

Sonuç  olarak şunu vurgulamak istiyorum: Karşıtlarımızı doğru tespit etmeliyiz. Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Devlet’in Kurucu partisidir. Bu durumu asla gözardı etmemeliyiz. Süreçle geliştirel diğer partiler, pratikte ne kadar ayrıcalık gösterseler de, Devlet politikasının dışına taşamazlar. Bilmeliyiz ki Devlet’in bir politikası mevcuttur. Bütün siyasi partiler bu politikaları gelişmekte olan çağa göre uygulamakla mükelleftirler.

Bunun adı AKP olabilir, MHP olabilir, başka bir isimle örgütlenebilir;  farketmez. Belki de CHP içerisinde onlarca iyi insan vardır. Diğer partilerde de bu duruma rastlamak mümkündür. Ancak sözünü ettiğimiz iyi insanların sayısı, niceliği ne olursa olsun, hatta nitelikleri bile ne olursa olsun, farketmez. Ne bağlı bulundukları partinin, ne de hizmetinde bulundukları Devlet’in çizdiği rotanın dışına taşamazlar. İnanın, isteseler de bunu yapamazlar. Bugün yeryüzünde genel kabul gören en gözde yönetim tarzı demokrasidir.

Demokrasi, halkların kendi kendisini yönetmesidir. Anadolu’da bu durum mevcut mudur? Hayır. Tamamıyla göstermelik olan bir cumhuriyet, göstermelik olan bir ana-yasa ve sözde seçimle işbaşına gelen bir parlamento vardır.

Peki durum bu ise, o  zaman ne işimiz var o parlamentoda?” gibi soran kimseleri bir kez daha düşünmeye davet ediyorum! Yukarıda da vurgulamaya çalıştığım gibi, Özgürlük Hareketi legal alanı, nihayi hedefe ulaşmada değerlendirilmesi gereken çok önemli bir saha olarak görmektedir. Ve bu durumu değerlendirmek, doğru bir duruştur. Terk ettiğiniz alanları başkaları doldurur. Uzatmayayım. Seçimlere az kaldı. Bu süreçte ne birbirimizle uğraşıp enerjimizi yanlış yerlere harcayalım, ne de salt rakiplerimizi karalamayı politikalarımızın ana eksenine oturtalım, diyorum.
Karşıtlık yapmak, rakiplerini karalamakla olmuyor bugün. Karşıtlarımızın yalan, yanlış politikalarını elbette ki yerden yere vurmalıyız. Ama esaslı olarak kendi programımız; kendi atacağımız adımlar önemlidir. Bu adımlar bellidir. Halka, halklara kendi fikir ve düşüncelerimizi ulaştırabilmemiz önemlidir. Madem ki halklar adına yol alıyoruz, öyleyse halklarımızın çıkarlarını içeren politikalarımızı, siyasi perspektiflerimizin çerçevesini anlaşılır kılıp, programımızı en geniş kitlelere ulaştırabilmeliyiz.

Yani, siyasetimizin karşıtlarımızınkinden farklı olduğu noktasında kitleleri ikna edebilmeliyiz. Bunun için zaman da müsaittir, mekan da. Çünkü artık halklarımızın güçlü bir Önderliği (güçlü bir önderlik) mevcuttur. Halklarımızın bu kez doğru yerde duracağını, kendi geleceklerini belirlemede doğru seçim yapacağını ümit ederek bitirmek istiyorum… Halklarımızın özgürlüğü için hangi yol hangi saha kazandıracaksa; o yoldan yürümek, asla düzene yamanmak değildir. Asla. Tam aksine, günümüz politikasında”siyasetten anlamak” buna denir işte.

Saygılar selamlar,
Mustafa Zewal Doğan

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın