BU MEMLEKETİN İNSANINA ÇOK ŞEY YAPMIYCAN.

Tuhaf bir milletiz… Hiçbir zorluk ve sorun bizi yıldıramaz!.. Ama kolay yolu da çok severiz. %99u Müslüman denilen ülkedeki bahis, loto ciroları şaşırtır mesela beni. Anında çözümü üretir, uygulama sokmakta da hiç vakit kaybetmeyiz… Tereddüt, asla ve kata!.. Vazgeçmeyi bilmeyiz içimizde hep bir umut vardır bizim.

Tuvalete gireriz. Lavobada sıvı sabun mu bitmiş?.. Hemen kabın içine su ekler ellerimizi yıkarız…

Bir yerimiz mi yandı?… Diş macunu sürüp tedaviye başlarız…

Bozulan cihazlarımızı önce aç kapa yaparak tamir etmeye çalışırız. Olmadı mı?.. Yavaş yavaş tokatlarız. Fayda etmedi mi? Tokatların şiddetini arttırırız… Ta ki alet adam olana kadar!..

Cep telefonumuzun kafası mı karıştı?.. Bataryasını söker takar sorunu anında hallederiz…

Tıraş olurken kesilen yerimize kâğıt yapıştırırız…

Yazmayan tükenmez kalemimizi ağzımızın içine sokarak veya “hoh” yaparak ısıtıp yazdırmaya çalışırız…

Islak mendille önce elimizi, sonra yüzümüzü, sonra masayı, en son ayakkabıyı siler öyle vedalaşırız. Alimallah görevi eksik kalırsa ziyan olur ya.

Ağrıyan dişimize kolonyalı pamuk bastırırız…

Bir gazete kağıdının kullanım alanlarını saysam ayrı bi yazı olur. Ki sen bu cümleyi okurken bile 3-4 tane geçmiştir aklından.

Biten pilin ömrünü uzatıp kullanmak için elimizin içinde ısıtırız…

Kolayı, sallayıp fışkırtarak asidini azaltır sonra çocuğumuza içiririz…

Arabamıza bindiğimizde “emniyet kemerini takın” uyarısı çok ısrar ederse, koltuğa takarız…

Televizyonumuzun anten girişine çatal takıp, çataldan anten olmasını bekleriz…

Oturduğumuz sandalyenin dengesi mi bozuk. Bacaklarından birinin altına elimizle güzelce katladığımız kâğıdı sokuşturur, otururuz. Sandalye hala mı sallanıyor?.. Dengeye gelene kadar kâğıdın kalınlığını arttırırız…

Evimizdeki aletin bozulan düğmesinin yerine kibrit çöpü ikame ederiz…

Sabah kalktık, Arabamıza binip işe gideceğiz. Çalışmıyor… Aküsü bitmiş olabilir. Kimimiz yoldan geçeni çevirir, kimimiz her ihtimale karşın, arabasını rampaya park eder!..

Bizi ayakta tutan bu vazgeçmeyişlerimizdir bizim. Nevşehir’de jeti vurdurarak çalıştıran abiler gibi.

Bunda belki yaşadığımız coğrafyanın etkisi büyüktür. Bu kadar çeşitliliğin içinde böyle acayip bir coğrafyada yaşamak illaki herkesi etkiler. Bizim tezatlıklarımız daha komiktir

İyi bir iş için üniversite bitiririz ama patron ya lise ya da ortaokul mezunu olur.

Aynı parayı ödeyeceğiz, paramızda var ama faturalar illa son gün ödenir.

Herkes adalet ister ama torpil bulunca kimse hayır demez.

Atalarımızın da kafası karışıkmış. Biri iti an çomağı hazırla demiş, öteki iyi insan lafının üzerine gelir demiş.

Camı sileriz ayna gibi oldu oldu deriz, aynayı sileriz cam gibi oldu deriz. E haliyle malzemenin kafa karışık.

Gelin masada otururken yüzü asılınca zorla evlendiriliyor, ama gecenin ilerleyen vakitlerinde ortaya oturtulup ağlaması için elinden geleni ardına koymuyor kimse.

Şiddetciyizdir mesela. Lipton çayı elimizle sıkıp suyunu çıkarmadan katiyyen atmayız.

Konuşma yeteneği olan hayvanlara küfür öğretilir. O hayvanlar ne dediklerini sanıyorlar acaba.

Birini överken sövebiliriz mesela ya da söverken kim olduğunu unutabiliriz.

Sırf deseni için 2 katı para verdiğimiz koltuğa kirlenmesin diye en ucuz örtüyü örteriz.

Gaz kaçağını çakmakla kontrol etmek mesela Avrupa’da bulamazsınız.

Birine aslan de hoşuna gider, eşşek de kavga çıkar ikisi de hayvan anlatamazsın.

Anaya küfür etmek ağır suçken ebeye küfredince kimse bir şey demez.

Erkek erkeğe kavga ederken ana bacıya küfür edilmez ama yoldan geçen kıza sarkıntılık edilebilir.

Kaçanı gördük mü kovalarız ama neden kaçtığını hiç sormayız.

O yüzden bu memleketin insanına çok da şey yapmıycan.

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın