1 MAYIS

Sevgili “Tapkıranlılar Sitesi” okur yazarları merhaba. Yazıma başlamadan önce, şu son günlerde Memlekette ve özellikle de İsveç’te yaşanan üzüntü verici hadiseler dolayısıyla, hayatını kaybeden kimselerimize Hakk’tan rahmet diliyor, yakınlarına derin taziyelerimi bildiriyorum…
 
Sevgili Dostlar, bildiğiniz üzere fırsat buldukça kimi arkadaşlarla beraber, geçmişten alarak; geleceği aydınlatmak adına sizlerle yer yer fikir ve düşüncelerimi paylaşmaya çalışıyorum. “Derdi çok olanın acısı dinmezmiş!” derler. İşte bizler de acısı dinmeyen bir toplumun bireyleri olarak, kederlerimizi bölüşerek hafifletmek istiyoruz belki de…

Bunu yaparken, bireysel kaygı ve tasalarımızı bir kenara koyaraktan, ortak paydalarımızda buluşmayı arzu ediyoruz daha çok. Bilindiği üzere her yıl, Mart-Mayıs ve Ağustos aylarında memleketimizin kanı hareketlenir, havası ısınır kendiliğinden… Memleket bir baştan diğer başa gerilir, yönsüz fırtınalara karşı, belirsiz tedbirlere girilir. Çoğunlukla, hiç yere vesveleler koparılır ve fırtına sonrası kendiliğinden soğur ortam. Unutulur olaylar… Çığlıklar diner, bir başka bahara ertelenir kavgalar, gürültüler… Her yıl aynı gerginlikler gelir geçer böylece, hatta yer yer nahoş olaylara tanık olunur ve toplumca kahroluruz, ama biz o memleketin insanları olarak bir akıl yoluna gitmeyiz bir türlü… Akıl yoluna gitmeyi denemeyiz nedense?

İşte 1 MAYIS yaklaşıyor yine. Ve şimdiden bilek gösterişlerine başlandı bile… İnatlaşmalar dorukta. Kime ne kazandırıyorsa bu didişmeler? Yine de haklı ve meşru olandır sonunda tarih yazacak olan. 1977 kutlamalarında kalleşçe vurulan savunmasız işçiler, sembolleştiler direniş adına. Sadece Taksim’de mi vuruldular? Hayır! Onlarca yerde, onlarca meydanda, karanlık sokakta, köşe başında, dar geçitte, kavşakta, pusuda… Hepsinin de acıları dinmiş değil, hepsinin de anıları tap taze… Onların bu halk adına canlarını feda ettiklerinin farkında mıdır acaba

ANADOLU HALKLARI

Ya da ne kadarı farkındadır acaba, bilemiyorum? 
Hayın tuzaklarda, kan uykularda
Vurulduk ey halkım, unutman bizi…
 
Onları unutmamak adına; Anadolu Halkları uğruna toprağa düşen bütün karanfillerin anısı önünde saygı ile eğiliyorum. 1 MAYIS İşçi Bayramı’nın doğru değerlendirilmesini doğru kutlanmasını, kör inatlarla boşa çıkarılmasını değil; milyonlarca halka mal ediilerekten özünün bilince çıkarılmasını önerirken, günümüze yaraşır olan, yeni, yepyeni yöntemlerin bulunup uygulanmasının daha yararlı olacağı kanaatindeyim. Direniş kavgadır! Bu doğru.

Ancak ilkel-komünal toplumdan günümüze, üretim araçlarının değişimiyle beraber, kavganın, direnişin yöntemleri de değişmektedir, değişmelidir. Zira Lenin’in o gün tarif ettiği proleter ile, bugünkü proleter’in (özel mülkiyet bağlamında) durumu farklıdır. Ancak işçi sınıfı ideolojisi, bakiidir! 
Dünya halkları genel anlamda geçtiğimiz yüzyıla göre daha yoksul konumda olmalarına rağmen, doğal olarak oluşan, veya sunni olarak oluşturulan ara-sınıflar vasıtasıyla işçi sınıfı ideolojisinden uzaklaşılmaktadır.

Artık günümüzde, “işçi sınıfı öncülüğü” teorisi, izafi olarak tartışılır konumdadır! Buna, geçtiğimiz yüzyılda yenilgiye uğrayan reel sosyalizmi de eklersek eğer, yerkürede yoksulluk sınırının çokçok altında yaşayan milyarlarca insan kitlesini yeniden ikna etme momentini bir kez değil, bin kez süzgeçten geçirerek yeniden ele almak gerktiğine inanıyorum.

Artık dar sınıf kalıplarından ziyade, birbirine yakın olan sınıf ve tabakaların ortak paydaları üzerinde durulması gerektiğine işaret etmek istiyorum… Bu konu oldukça kapsamlı olduğundan, bütün yaklaşımımı buraya alabilmem imkansız. Ancak ileride bu husustaki teorik yaklaşımımı  yeniden ele alacağım ve fikirlerimi siz değerli dostlarımla paylaşacağım.
 
Bitirirken, şunu vurgulamak istiyorum. Taksim meydanı, Anadolu işçi sınıfı için, 1977 (1 Mayıs) ‘den beri sembolik bir mana’ya haizdir. Onun dışında meydanların, genel anlamda yer ve adreslerin bana göre fazlaca bir anlamı yoktur.Zira memleketimizin her karış toprağı direnişçilerin kanlarıyla sulanmıştır. Önemli olan 1 Mayıs’ı hangi meydanda kutladığımız değil, ne kadar bilince çıkardığımızdır. Ne kadar kitlelere mal ettiğimizdir. Kitlelerin ne denli sahiplendiğidir. Gerisi yalandır.

Ortalığı velveleye verip, kendi eksikliğinin ve yetmezliğinin üstünü örtme çabasıdır. Örneğin son yapılan yerel seçimler, bu hususta ölçü olarak ele alınabilinir. Bana göre üç beş kişi ile yapılan yersiz kavgalardan ziyade, ideolojik olarak kitleleri ikna etmek, ön plana alınmalıdır. Zira Sosyalist ideoloji, çürümüş ve yozlaşmış olan kapitalist ideolojiye göre daha yeni ve daha etkileyicidir. Kitlelerde bunun heyecanını yaratmak ise öncü müfrezelere düşer… Bu onların işidir! Bana göre işin özü burasıdır.

Bu vesile ile bir kez daha 1 Mayıs işçi bayramının, başta bu yolda canlarını feda eden kimseler olmak üzere, günümüzde direnişi sürdüren zindan tutsaklarına, gezegenin herhangi bir yerindeki direnişçilerine ve sömürgeciliğe karşı direnen halkların şahsında bütün dünya insanlığına kutlu olsun diyorum.

 
Derin saygı ve selamlarımla,
M. Zewal Doğan             

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın