’ BU ATEŞ GELİR SİZİ DE YAKAR!’

Kadına güzel olan yaraşır. İsveç’te, son zamanlarda, özellikle Orta Doğu ve Uzak Doğu’dan gelen göçmen kadınların örtünme ve giyimleriyle inançları arasındaki ilişkiye merak sardım. Sırtına ne bulursa geçiren, modayı, renk uyumunu takmayan İsveç kadınını bu değerlendirmenin dışında tutuyorum. Hindistan ve Pakistan’lı kadının; ’’köylü kızın çeyiz bohçası’’ nı andıran kendine özgü çok renkli bir giyim tarzı var. Süreki bir karnaval havasındalar sanki…Başları kapalı da olsa, saçlarını gizlemiyorlar. Örtünmeleri dinsel mesajlar içermiyor…

 

Türkiye ve Irak’lı kadınların örtünme ve giyimler bazı farklılıklar içeriyor. Türkiye’li Kürt kadını daha ileri, daha açık düşünceli  karşın, örtünme konusunda Irakl’lı kadından daha tutucu.Türkiyeli Kürt kadını, Irak’lıya  kıyasla daha kapalı ve türbanını bir simge olarak sunuyor. Iraklı Kürt kadınları, Anadolu kadını gibi örtünüyor. Başlarında örtü var, ancak türban değiller. Saçlarını tamamen örtmüyorlar. İran ve Suriye’li Kürt kadınlar da Irak’lılara benzer bir giyim söylemine sahip.. Afganistan’lı kadınların bir bölümünün başları yarı açık; diğer bölümü ise kara çarşaf veya burka ile dolaşıyor. Orta Doğu’dan gelen kadınların baş örtüsü konusunda bir hoşgörüleri yok. Sünnisi de, Şiisi de başını türban veya çarşafla sıkı sıkı örtüyor; saçlarının görünmesini günah sayıyor… Türk kadınları ise başörtüsü ve giyim seçiminde bir savrulma yaşıyor. Başı açık olanı; türbanlısı da var,  ’’Anadolu usulü’’ örtüneni de…

 

Eğitimsiz, işsiz, umutsuz Müslüman gençlerin durumu ise dikkat çekici başka bir konu.. Özellikle Orta Doğu ülkelrinden gelen gençler ise, kendilerini kanıtlamak için çareyi şalvarda, sakalda ve adanmışlıkta arıyor…300 bin nüfuslu Malmö kentinde, çoğu havasız  bodrum katlarında, merdiven altlarında faaliyet sürdüren 100’e yakın cami var. Zaman zaman bu camilere gidip gelen bir tanıdığım,  özellikle Suriye iç savaşından  sonra, camilerin tıklım tıklım dolduğunu, bu camilerde toplanan gençler arasında Orta Doğu’ya giderek dinci terör örgütlerinin saflarında savaşma eğilimlerinin arttığını söyledi. Maahallede bir arada yaşayan Sünni ve Şii gruplar, karşılıklı kışkırtmalarla karşı karşıya getirilmekten korkuyor. 10 bin nüfuslu Rosengård, geçtiğimiz yıllarda dinsel kaynaklı çatışmalarla gündeme geldi. Polisle Mahalle gençleri arasında sürekli gerginlikler yaşandı. O yüzden, Malmö’deki tek polis merkezinden sonra, Rosengård mahallesinde ikinci büyük polis merkezi inşa edilerek geçen yıl hizmete açıldı.

 

Suriyeli sığınmacıların gelmesiyle sokaklarda şalvarlı, sakallı genç sayısı arttı. İsveç’ten, Danimarka’dan, Suriye ve Irak’a giderek dinci terör örgütlerine katılmalar olduğundan söz ediliyor. Bunların sayıları ne kadar, İsveç ve Danimarka plisi konuyla ilgili ne önlemler alıyor, bilnmiyor.. Göteborg’daki bir okulda çalışan Suriye öğretmenin anlatıkları, yaklaşan tehlikeyi gözler önüne seriyor. Geçen ders yılında okula,Suriye’li sığınmacı bir ailenin küçük kız çocuğu başlıyor. 10 yıllık öğretmen, İsveççe bilmeyen çocukla yakından ilgileniyor. Kız, her sabah okula geldiğinde kollarını coşkuyla açarak tanıdığı bu öğretmene doğru koşuyor. Öğretmen, sonraki günlerde çocuğun ailesiyle de tanışıyor. Sohbet ederken birbirlerine Suriye’nin neresinden geldiklerini, doğdukları  kasabaları, köyleri soruyorlar. İşte ne oluyorsa ondan sonra oluyor. Çocuk, sabahları okula geldiğinde artık öğretmene yaklaşmıyor. Bu ani değişime şaşıran öğretmen, sonunda anlıyor bu uzaklaşmanın nedenini;’’ O, öğretmen bizden değil. Onun Suriye’de doğduğu bölge bizim mezhebimizden değil. Onlar bizim can düşmanımız! ’’ diyorlar küçücük çocuğa; öğretmenden uzak durmasını istiyorlar.

 

Savaşın sadece Suriye ve Irakla sınırlı olduğu sanmak büyük bir yanılsama. Orta Doğu’daki kanlı savaş, buralarda da travmalara, onulmaz yaralara yol açıyor. İsveç’te yaşayan Müslümanlar arasında korku ve güvensizlik artıyor. Masum Müslümanların dinsel gereksinmelerini yerine getirmeleri için açılan camiler, mezhep kavgalarının merkezleri haline getiriliyor. Müslüman gençler buralarda mezhep anlayışlarıyla bilenerek radikalleştiriliyor. Kimse yanlışını, doğrusunu sorgulamıyor; kendi dinsel önermelerini  ’’En doğru İslam’’ olarak algılıyor. Herkes kendine göre Müslüman; herkesin kendine göre ayrı bir Müslümanlık anlayışı var.. Farklı mezhepteki  insanlar, öldürülmeleri gereken kafirler olarak görülüyor.Yüzlerini, İran’a, Suriye’ye, Irak’a, Katar’a doğru dönüyorlar. önünü Türkie’ye doğru dönen yok, kimse heveslenmesin…

 

Eylül ayında İsveç’te genel seçimler yapılacak. Geçenlerde bir parti merkezindeki seçim toplantısında Suriyeli bir aydının söylediği sözler çınlıyor kulaklarımda:

 

  ’’ Orta Doğu’da yangın büyüyor. Bu yangında, İsveç dahil, bütün gelişmiş, kapitalist ülkelerin sorumluluğu var. Bugün bizi yakan bu yangın, onu tutuşturanları,  uzaktan ellerini ovuşturarak izleyenleri de yakar! Komşunun evini ateşe verdiğinizde, kendinizi kurtaramazsınız; sizin de eviniz yanar. Büyüyerek bizi yakan bu ateş, gün gelir sizi de yakar!..’’

 

Bu ateş sizi de yakar


Ali Nergis
alihaydarnergis@gmail.com

 

Bu Makale aynı zamanda  24 Ağustos 2014 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır.

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın