BİR BİLGİ KÜPÜ VE 12 EYLÜL MAĞDURU TOPO DEDE GELDİ GEÇTİ BU DÜNYADAN

Elbistan Tavkirar Halkın en yaşlı kuşağından Hüseyin Çiçek, namı diğer Topo Dede, bu sabah saat 04.20’de hayata gözlerini yumdu. Bugün sadece bir yaşlımız vefat etmedi. Çünkü Topo Dede, bir döneme tanıklık etmiş değerli bir büyüğümüzdü. 12 Eylül zindanlarında işkenceler görmüş, Karakışın soğuklarında tazyikli suya maruz bırakılmıştır. 12 Eylül darbecilerden aldığı darbelerle 32 dayandı ama hayatın her anında da o işkenceleri hep hatırladı.


Biraz daha gerilere giderksek, 1960’lı yıllarda şu an cayır cayır yanan Suriye’de Halep yollarında geçimini sağlamak için kaçakçılık yaparken sınırda kurşunlara hedef olmuştur.

Redaksiyon aşamasına getirdiğimiz ”TAVKİRARLILAR, TARİHİ VE GÖÇ HAYATI” kitabın bütün bölümlerine o değerli bilgileri ile katkı sunmuştur. Topo Dede, neredeyse kitabın tek ana kaynağı oldu diyebiliriz. “KARANLIK YILLAR, 12 EYLÜL” başlığı altında, gerçekten de o karanlık dönemin muhtarı olarak bize yaptığı açıklamayı(kısaltılmış olarak) sizlerle paylaşmak istiyoruz.

”TAVKİRARLILAR, TARİHİ VE GÖÇ HAYATI” kitabın “KARANLIK YILLAR, 12 EYLÜL” başlığından kısaltılmış bir bölüm:

Küçük Tapkıran Köyü muhtarı Hüseyin Çiçek’nin ağzından 12 Eylül:
”12 Eylül gecesi müfreze köye geldi ve bütün evleri dağıtıp aradılar. Bütün silahları teslim aldılar ve hepimizi toplayıp Karahasanuşağı köyün İmam Hatip Ortaokuluna götürdüler. Orada bizi falakaya yatırarak dövdüler. Bizim her yalvarışımda bize küfür ile karşılık verdiler”.

Yıllar sonra İsveç’te bu konu hakkında Hüseyin Çiçek ile söyleşi yaparken, kelimelerin boğazından düğümlendiğini ve o işkenceleri yeniden yaşıyormuş gibi olduğunu görüyorduk. Biraz da yaşlılığın getirdiği duygusallık vardı. Yıllar önce yaşadığı işkenceleri 86 yaşındaki bir adama tekrar hatırlatmanın dayanılmaz acısını biz de yaşadık.

”İkinci kez köye geldiklerinde, köyde daha fazla silah olduğunu, hepsini teslim etmediğimi, bu silah sahiplerini söylemediğim sürece beni dövmeye devam edeceklerini söylediler. Benimle birlikte dört kişiyi alıp Elbistan’a götürdüler. Askeri arabada bize durmadan küfür edip, insan onurunu aşağılayan hakaretler ettiler. Elbistan’da da işkencedeki payımızı aldıktan sonra bıraktılar. Beni çok dövdüler”.

”İki gün geçtikten sonra asker yeniden köye geldi ve bizi tekrar topladılar. Bu defa Büyük Tapkıran muhtarı Hüseyin Bakır ile birlikte biz birkaç kişiyi alıp direk merkeze karakoluna götürdüler. Genellikle Alevi ve Kürt köylerinden muhtarları ve ileri gelenlerin hepsini tutuklanmışlardı. Daha sonra da Ketizmen yolu uzerindeki İmam Hatip Lisesine götürdüler.

Orada benimle birlikte birkaç kişiyi bir kış günü alıp bahçede çırılçıplak soyduktan sonra saatlerce tazyikli suyun önüne verdiler. Daha sonra da falakaya yatırdılar. Gücüm kalmamıştı ve yere yığılmıştım. Zorla gözümü açıyordum ki bu defa da Hüseyin Bakır’ı götürüyorlardı. Çok dövdüler. Hüseyin’e atılan dayakları bana vursalardı kesinlikle dayanamazdım ve ölürdüm. Herkesi bu işkenceden geçirdiler. İçlerinde Sivas Kürtlerinden olduğunu tahmin ettiğimiz bir çavuş askerlere göz kırptı ve bana daha fazla vurmadılar. Bir süre sonra bizi bıraktılar.

Bizi suçsuz yere dövdükleri için çok üzüldüm ve yapılan işkenceler ağrıma gidiyordu ama asıl zorumuza giden Karahasanuşağı köyünden bize atılan dayaklardı. Adamlar devlet ile işbirliği yapıyorlardı ve onların ifadesi üzerine bizi dövdüler. Tabii ki en çok muhtarları dövdüler”.

TOPO DEDE’MİZE ALLAH’TAN RAHMET DİLER, MEKANI CENNET OLSUN, NUR İÇİNDE YATSIN

Hüseyin Mirza Karagöz
Ali Karagöz
Tavkirar Tarih ve Kültür Araştırmaları

 

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın