SEÇİMLER VE KÜRT SORUNU

Bir genel seçim havasında, kıran kırana geçen seçim nihayet yapıldı. Sonuçtan çok dersler çıkarılabilir. Ben bunlardan yalnızca biriden, Kürt sorunu ve BDP’den sözedeceğim.

Geçmişte “Kürt sorunu” dan sözeedenlere, statükocu, günübirlik siyasetle idare-i maslahat edenler, “Hain” diyorlardı. Bu gün Kürt sorunu dahil her sorunu rahatça konuşup yazabiliyoruz. Bu “Çözüm Süreci” nin bir sonucu olarak gerçekleşmiştir.

Ancak hala bu gerçeği görmek istemeyenler. demokratik haklar bazında sahip çıkmayanlar var. Bu sürece elbette Kürtlerin sahip çıkması şarttır. Sahip çıkmak bir tarafa sekte vurmak isteyenlerin içinde Kürtlerin de olması şaşırtıcıdır. Emin olun ki. bu süreçcin başladığı gün ilk tepki Kürtlerden gelmiştir. “Eşyanın tabiatına aykırı” denen şey bu olsa gerek

Bu seçimde BDP ‘nin başarısız olaması ki en az başarı ile başarısızlığın arasındaki ince çizgide kalması, sorumluluğunu algılamamış olmasına bağlıyorum. Çünkü Cumhuriyet tarihinde ilk kez Kürt sorunu adına ortaya konan yenilikleri umursamayan tavırlarla karşılaması partinin güdük hale gelmesine sebep olmuştur.

Bence BDP’nin en büyük handikapı, bir bölge, veye etnik kökene bağlı bir parti olmasıdır. Bu nasıl aşılır bilemiyorum. Bu handikapı bir yana bırakırsak yapılacak çok şey var. Eğer biz Kürtler, kendi kendimize yetiyorsak endişeye gerek yok, aynı çizgide siyaset yapmaya devam edelim. Kimbilir, belki Kürtleri birgün bir araya getiririz Ogüne kadar oturup bekleyelim. Sloganımız da ırkçı Türklerin “”Bütün Türkler Bir Ordu” sloganına nazire olsun diye “Bütün Kürtler Bir ordu” olsun.

Biz hep böyle başkalarına göre kendimize yol çizen bir toplumuz. Gençliğimizde bizim arkadaşlarımız Ülkü Ocaklarına nazire olsun diye Doğu Kültür Ocakları’adıyla bir dernek kurdular. Ozaman Kürt demek suç sayıldığı için “Kültür Ocakları” ifadesini kullanmışlardı. O zaman buna karşı çıkmıştım. “Neden ülkücülerin peşinden gidiyoruz” diye.

Bu gün de bu tür yaklaşımlara karşı olduğumu belirtmek isterim. Başkasına göre kendine yol çizen, başkasına nazire olsun diye birtakım eften püften durum belirleyenlerin bilgisiz olduklarını düşünüyorum. Böyle çıkışlar basdit bir kompleksten öteye gidemezler.

BDP’yi başarısız kılan diğer bir husus, ‘Çözüm Süreci’ne gönülsüz yaklaşımlar sergilemesidir. Sürece sahip çıkmamasıdır. Onla da CHP ve MHP gibi bu süreçten AKP’ nin karlı çıkacağını düşündüler. Halbuki Kürt sorunu ne CHP’ nin, ne de MHP’nin umurunda değil. Bu onları ilgi alanlarıda olmayan bir konudur. MHP,ırkçılığı sebebiyle, CHP ise birtakım vesayetler altında politika ürettiği için sürece karşıdırlar. Pekala BDP’ye hangi mazereti bulalım!

Halbuki isteyerek sahip çıksalardı bugün durum daha iyi olacaktı. Hatırlıyorum. Devlet TRT6’yı yayına sokunca şöyle diyorlardı: Devletin güdümünde TV istemiyoruz. Beyefendiler hayal bile edemiyecekleri bu yeniliğe karşı bu derece duyarsız kaldılar. Madem devlet sana yol açmış, öyle ise s3en kendi TV’ni kendin açıversen kıyamet mi kopar.

Bunu yapmıyorsan, sahip çıkmıyorsan bari tepki gösterme. Ogünlerde muhalifler Erdoğanı sırf Kürtçe TV açtığı için divanı harbe götürüp hesap soracaklarını açıkça yemin ederek söylüyorlardı. Onlar meseleye bu kadar vakıfken sana ne oluyor, akıl tutulmasımı yaşıyorsun. “Hem kel, hem fodul” sözü bu dramatik komediyi güzel açıklamaktadır.

Yalnız Kürt oylarıyla iktidar olunamayacağına göre amacın ne? Sadece kimi aşiret reislerine, beylerine makamlar bulmaksa amaç, o zaman Kürtlerin umutları üzerine siyaset neyine senin. Kusura bakmayın ama ortaya konan gelişmelere Kürt halkı adına sahip çıkmıyorsan geriye ne kalıyor? Seçim sonuçları ortada. Bu sonuç halkın Sürece olan inancının meyvesidir.

Ne ekersen onu biçersin. Eğer BDP, bu sürece samimiyetle sahip çıksaydı bugün aldığı oyların kat bekat üstünde oy alacağı kesindir. BDP, ayağına getirilen bu fırsatı beceriksizce harcamış, çiğneyip harakiri yapmıştır. Bugün bu sebeple BDP, inanırlığını yitirdiği için Kürtlerin çoğundan oy alamaömıştır. Dolayısıyla oy vermeyenlere hakaret etmeye, kimsenin hakkı yoktur.

Herkes hatırlar, ANDIMIZ’ın kaldırıldığı günlrde S. Demirtaş, alaycı bir edaile “Biz zaten okumuyorduk ki!” demişti. Kürtleri sadece kendi yaşadığı yerde var olduklarını sanıyor. Bu coğrafyanın her köşe ve bucaklarda Kürtlerin yaşadığından haberi yomuş gibi aly ediyordu. Kendine bir şeytan dairesi çizerek onun dışına çıkmamaya çabalarken Korkarım ki birgün birileri çıkagelir, Okumuyoruz diyenlere vallahi dobra dobra okutur.

BDP, sorumluluğunun bilincine varamazsa bu olacaktır. Sayın Erdoğan, bizim gibi birt fanidir. Gökten düşmedi. Gittiği gün buna hazır olun derim. Başbakan “İlle de Süreç” dediği için zafer kazandı. Bdp ise bu süreçten payına düşeni elinin tersiyle itiverdi. Bendeniz bunları seçimlerden önce defalarca, yazdım.

Bana tepki gösterenler Kürt arkadaşlarımdı. Gerçi tehditler de aldım. Ama tepkilere daha fazla kızgınım. “Efendim fazla abartıyormuşum, Kürtçe tv, andımız, Kürtçe dilive edebiyatı bölümleri bir şey ifade etmiyormuş” . Ee ! Nedir önemli olan ? Sonuç ortada. Demek ki sloganlarla, küfür ve hakaretlerle Kürt sorunu çözülmüyormuş. Bunları yapan iktidar, hainlikle suçlanıyor, sen bu zorbaların çizgisinde kalıyorsun. Bu ne yaman çalişki böyle ?

O, Doğu Kültür Ocaklarındaki seminer ve konuşmalarda o zamanın insanları bunları hayal ediyorlardı. Bugün sen onların hayaline kavuşmuşken şımarıkça “İstemem” diyerek o gençlerin hatırasına dudak büküyorsun. Öyle ise politikanı yeniden gözden geçirip ne yapmak gerektiğini bulmak zorundasın. Yarın çok geç olabilir.

İbrahim ŞAHİNDAL

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın