TÜRKİYE NASIL DÜZLÜĞE ÇIKABİLİR

Sevgili Tapkıranlılar sitesi okur yazarları, merhaba! Yazıma başlamadan önce site yönetimindeki arkadaşları, yaptıkları yenilikten dolayı kutlamak istiyorum. Sahiden de sayfanız güzel olmuş; sizleri kutluyorum. Bu vesile ile, yazılarını titizlikle okuduğum ve her birinden ayrı ayrı yararlandığım değerli kalemdaşlarım -yazar arkadaşlarım- Hasan Yüksel, Ali Haydar Nergis, Necmettin Yalçınkaya, İbrahim Şahindal, İsmail Cömertoğlu ve Yakup Şahindal’a saygı ve sevgilerimi de iletmek istiyorum. Ayrıca bu sayfayı okuyan ve yazma yeteneği olan daha nice değerli arkadaşı burada görmek arzusunda olduğumu da belirtmeliyim. Bireysellikten sıyrılmak, toplumsallaşmak, derin sormluluk ister. Bu yüzden, toplumsal düşünerek öğrendiklerini, bildiklerini başkasıyla bölüşenleri selamlıyorum.

Dğerli dostlar, bundan önceki yazımı “Türkiye’yi Kim Yönetiyor” başlığı altında yazmıştım. Zira vesayetçi zihniyetlerden arınıyoruz diye, Anadolu halkları adına seviniyordum. Şimdilerde ise karamsarlığım biraz artmış olduğundan, bu gidişat “nasıl düzlüğe çıkar” hususuna işaret etmek istiyorum. Biliyorum ki karamsarlık, pesimistlik’tir. Fakat ben, hayatımın hiç bir döneminde optimizm’den kopmadım. Yaşamım boyunca hep umutvar oldum. Yarınlara dair umutları yeşertmek ve her yeni günde, yeniden ve yeniden umutları yeşertmek yaşamın diğer adıdır benim için. Yazılarımda sıklıkla vurguladığım gibi, bireysel bir kaygıdan öteye; daha çok toplumsal sorumlulukla hareket ettiğimdendir kaygılarım. Anadolu halklarının geleceğidir endişemin ana kaynağı…

Devlet içinde devlet örgütlenmelerinin açığa çıktığını her geçen gün bir yeni versiyonu ile görmekte ve her defasında yeniden şaşırmaktayız! Açık konuşmak gerekirse, kimliğinden mahrum bırakılmak istenen bir halkın; Kürtler’in, başı sonu belli olmayan zulümkar bir yapıya karşı gösterdiği emsalsiz direnişi sonucu; devletin daha kurulurken suratına geçirmiş olduğu maskelerinin art arda düşmesini ibretle izlemekteyiz. Yeri  geldiğinde, Cumhurreisini bile zehirlemekten çekinmeyen bir derin yapılanmadan sözediyoruz. Dolayısıyla, demokrasi söylemlerinin, seçim sandıklarının, sadece yaşanan gerçekliklerin üzerini örtmek için kılıf olarak kullanıldığı ve esasta altı asırlık Osmanlı Saray Oyunları’nın, komplo ve kumpaslarının fiiliyatta hayat bulduğu bir yönetim şeklinin modernize edilmiş biçimiyle karşı karşıyayız. Sözde Cumhuriyet’le idare edilen bir ülke düşünün ki Doğu’sunda başka, Batı’sında başka kanun ve nizamlar geçerlidir. Yine bir zümrenin inancı sahtekarca okşanırken, diğer bir zümrenin inancı asla kayda alınmamaktadır. Görmezlikten gelinmektedir. Fakat “seçilmiş” görünen yöneticileri: “Yasalar karşısında herkes eşittir!” gibi yatsıya kadar yanan mumlar yakmaktadırlar hala… Son on yıldır iktidarda bulunan yönetim, dünya konjüktürünün ulaştığı seviyenin de baskısıyla kimi adımlar atmaya yeltendiğinden, Anadolu halkları sahiden de umutlanmış, beklentileri en üst seviyeye ulaşmıştı. Gelinen aşamada insan yığınları, böbürlenerekten iktidarlarının icraatlarından sözeden kimselerin, hiç de iktidar olmadıklarına şahit oldular, olmaktadırlar… Gelişmeleri bildiğinizden, uzatmayacağım.
Değerli okurlar, bildiğiniz üzere seçimler, göstermelik bir oyundur. Bu oyun bütün cihanda oynanmaktadır. Ancak ne yazık ki günümüz dünyasının siyaset perdesinde sergilenen bu oyunun dışında başkaca bir yol da görünmemektedir. Yapabileceğimiz tek şey oynanan oyunun kurallarına dikkat etmektir. Oyunda mızıkçılık yapıldığı zaman veya hilelere başvurulduğu zaman anında deşifre etmek ve hilebazları kitlelere teşhir etmektir. Deyim yerinde ise, “demokrasi” ayakları üzerine oturuncaya kadar, yanıbaşımızdaki hilebazlara dikkat ederek, gerekirse onların oyunuyla maskelerini düşürmektir. Bizler, demokrasi’ye gerçekten değer veriyoruz ve Anadolu halklarının kendi sorunlarını gerçek bir demokrasi ile çözebileceklerine inanıyoruz. Gerçek bir demokrasinin gelişmesi için de tepeden inmeci yöntem ve yönetimlerden ziyade, yerelden başlayarak, halk meclislerine kavuşmayı amaç edinmeliyiz. Bugün dünyada pek kusursuz olmasa da, kimi ülkelerde yaşayan demokratik yönetimler böyle geliştiler. Önümüzdeki süreçte yerel seçimlerin yaklaşmakta olduğu hepimizin malumudur. Bu seçimlerde, milyonların gücünü kanıtlama adına, hem kitlelerin kendisini tanıması; hem de karşıtlarının şaşkına uğraması adına yeniden ve güçlü bir hamle yapabiliriz. Her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı vardır. Her karamsarlık dönemi, aydınlık olan umutları doğurmaya gebedir. Anadolu halkları bu dönemde biraz daha şanslıdırlar. Zira sağ adına veya sol adına hareket eden ne kadar irili ufaklı düzen partisi varsa hepsini de denediler. Düzen partileri içerisindeki kimi istisnaları elbette ki  ayrı tutuyoruz. Ancak genel anlamda artık ne din sömürgeciliğinin aleti haline gelen kesimlerin tesirinde kalacak, ne de “sol” maskesi altında ergenekon savunucusu olan CHP gibi kirli zihniyetlerin peşinden gideceğiz. Halklarımıza yakışan odur ki güçlerimizi birleştireceğiz. Halklarımızın kendi meclislerini oluşturmaları adına kendimize oy kullanacağız. HDP (Halkların Demokratik Partisi) Anadolu insanının yeni umududur. Umudunuza sahip çıkınız. Türkiye’nin düzlüğe çıkması uzak olsa da, başlangıç olarak HDP’ye güveniniz.
Sonuç olarak şöyle tamamlamak istiyorum. Kürdistan halkının direnişi “devlet” adına hareket eden kesimlerin maskesini düşürmüştür. Gün halklarımızın öz gerçekliklerini görme günüdür. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı, Ermeni’si, Abhaza’sı demeden, Alevi, Sünni, Hırıstiyan, Yahudi, Ezidi, Zerdüşt… kısaca Kadim Anadolu toprakları üzerinde yaşayan herkesin tek çıkar yolu gerçek bir demokratik ortamda buluşmaktır. HDP, bu açıdan halklarımızın umut ışığıdır. Unutmayınız ki bu partinin merkezindeki kimseler sizin adınıza hayatlarını feda eden, ömürlerinin en güzel yıllarını sizin davanız için cezaevlerinde geçirmiş olan kimselerdir. Kendinize sahip çıkmak adına, sizin adınıza hayatlarını feda eden kimselere sahip çıkınız. Gücünü dosta  ve dost olmayana kanıtlamanın eşiğindesin ey halk… Sahiden demokratik bir ortamda kardeşçe yaşamak dileğiyle, güzel yarınlar adına hepinizi sorumluluğa çağırıyorum…
Derin saygı ve selamlarımla,
M. Zewal Doğan
Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın