BARIŞ MÜZAKERELERİ ve KÜRTLER

Sevgili okur-yazarlar, merhaba. Her ne kadar siyasetin dışında kalmak istesek de bunu asla beceremeyiz diye düşünüyorum. Zira, ait olduğumuz toplum ile ilgili gelişmelerin sıcaklığı, o yakıcı ateş sizi bir şekilde yakalıyor, sarmalıyor yani. Ülkemizde bu gün bu kadar gelişmeler varken; o coğrafyaya ait olan herhangi bir birey kendisini gelişmelerin uzağında tutabilir mi sizce? Hayır! İstesek de, istemesek de, o ateşin alevleri bize (yüreğimize) yaklaşmakta, derinden derine bizi yakıp kavurmaktadır. Yani, bireyin çağ ile bağlantısını kurmakta, her bireye (kabiliyetine göre) düşen görevleri tekrar tekrar hatırlatmaktadır. Uzun yıllar önce bir arkadaşın söylediği bazı vurguları hatırlıyorum: “Halkların tarihi sözkonusu olduğunda, bir insanın ömrü nedir ki; inanın bir virgül bile teşkil etmez!” diyordu. “Fakat halkların tarihleri, asırlarla ele alınır hep…” diye devam ediyordu. “Falanca halk, filanca asırda ayağa kalkmış, şu asırda devletini kurmuş, veyahut da şu tarihte bu kahramanlığa imza atmıştır…” gibi, oldukça mantıklı ve öğretici sözler dile getiriyordu. Yani halkların tarihi asırlarla, yüz-yıllarla dile getirilir anlayacağınız.
Halklar ayağa kalktığında, elbette ki bireylerin rolü de belirginleşir. Bireysel kahramanlıklar destanlaşır, efsaneleşir ve kendi sınırlarını aşar, evrenselleşerek başkalarına da timsal olurlar. Örneğin, Nelson Mandela gibi…

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz ülkemizde BARIŞ adına bir dialogdur gidiyor. Daha önceleri dünyanın birçok yerinde bu tür gelişmelerin yaşandığını fazlaca bilmiyoruz. Bilemeyiz de. Ancak geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde İspanya’da, Güney Afrika’da, İrlanda’da yaşanan dialog ve müzakereler başta inandırıcı gelmese de, müzakereler sonuç verdiğinde; insanlar (halk yığınları) hiçbir şeyin imkansız olmadığını yaşayarak gördüler.

Öreneğin, defaatla tutuklanıp serbest bırakılan Nelson Mandela, en son halkı rejime karşı kışkırttığı iddiasıyla tutuklanmış; hatta müebbet hapse mahküm edilmişti (1964). Mandela’nın yakalanışı, ömürboyu hapis cezası alması, Güney Afrika’nın başta Siyah-Beyaz ayırımcılığı (ırkçılık) olmak üzere; hiç bir anti-demokratik sorununu çözmemişti. Çözüm başka yerlerde aranmalıydı. Sonunda da  öyle oldu. Olayların gelişimine paralel olarak, Mandela ile dialoglar sağlandı. Önce istihbarat elemanlarının gizli görüşmeleri ile başlayan bir süreç işlendi. Giderek gelişen bu süreç, öyle bir noktaya ulaştı ki, dönemin devlet başkanı olan (Apartheid yönetiminin en katı adamı) Frederik De Klerk’in kendisinin bile bizzat cezaevine gidip, Mandela ile görüşmesine kadar vardı. Yedi yıllık bir süre boyunca görüşmeler devam etti. Sonuç: Elbette ki bilindiği üzere, halkların (Siyahların ve Beyazların) zaferi ile taçlandı.

Yine, Franko rejimini alaşağı eden İspanya halkı, asırlarca sömürgesi altında tuttukları halkların temel hak ve özgürlüklerini içeren özerk bölgelere kavuşarak (tam olarak olmasa da) büyük oranda sorunlarını çözmüşlerdir. 1979’dan beri hem Vask (Bask) bölgesi ve hem de Catolonya ) Katalanya bölgeleri, özerk birer bölge olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Buralarda yaşayan halklar, başta anadilleri olmak üzere birçok haklara sahip olup; yerel parlamentolarını oluşturma dahil, eğitim, sağlık, bayındırılık ve iç güvenlik sorunlarını kendileri halletmekte, iç işlerinde bağımsız birer devlet gibi hareket ederlerken; dış-işlerinde genel olarak İspanya çatısı altında temsil edilmektedirler.

Yine, en son ve yakınen bildiğimiz İrlanda (Kuzey İrlanda) sorunu da, aşağı yukarı aynı mecraalardan geçerek sorunlarını çözmüştür. Önce gizli dialog, sonra müzakereler ve sonuç… Bildiğiniz üzere İrlanda sorunu, 1600’lü yıllara dayanmaktadır. Uzun hikaye olduğundan, girmeyeceğim. 1922’de Güney’i, bağımsızlığını kazanmış, 2005 yılında ise, Kuzey’i yerel bir yönetime kavuşmuştur. Kuzey İrlanda’nın hak arayışları ve mücadele yolları, Kürdistanlılar’ın yürüttükleri  mücadele ile benzeşmektedir. Aralarında elbette ki farklılıklar vardır. Fakat cezaevi direnişleri ve benzeri olayları incelediğimizde, birçok benzerlikler görmekteyiz. İnceleyin, göreceksiniz. Geçiyorum.

Sonuç olarak şunu vurgulamak istiyorum. Anadolu’da yaşayan halklar “BARIŞ SÜRECİ” olarak adlandırılan bir güzergahta umutlandırıldılar. Halkların umutlanması boşuna da değildir. Zira, Anadolu halkları Türk, Kurt, Laz, Çerkez, Arap, Abhaza… vesaire… bütünen o topraklarda yaşayan halklar, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri, üzerine zorla giyindirilmek istenen bir elbisenin (bir cenderenin) içerisine sıkıştırıldılar. Tek tipçilik biçiminde bir başkalaştırma, insani değerlere aykırı olan aşağılık bir asimilasyonla karşı karşıya bırakıldılar. Sonunda, bu girişimlerin tamamen iflas ettiğini nihayet anlamayan kalmadığından; sorunlara köklü çözümler aranmaktadır. Belki kaba gelecek ama, Anadolu halklarını her türlü hak ve özgürlüklerinden muaf tutan tek etken (yani birinci sorun), Kürtleri inkar etmek idi. Kırk yıllık bir direnişin sonucunda, artık bu çember kırılmıştır. Her türlü asimilasyon iflas etmiştir. Yasakların, inkarın, hak gasplarının tamamı, anlamını yitirmiştir. Bu gün Alevi zümresi bile, açıktan ve yüreklice hak ve özgürlüklerini istiyor ise, başörtüsü ile dıştalanan bir bayan, “Artık yeter, kıyafetime karışmayın!” diyebiliyorsa… Yine, Müslüman olmayan (Gayri-Müslim olarak adlandırılan) kesimler, bazı hak ve özgürlüklerini açıkça dile getirme cesaretini gösteriyorlarsa… ve bu örnekler daha da çoğaltılabilinir… Açıktan yapılan bütün bu hak talepleri, (inanalım, inanmayalım) Kürdistan halkının bir asırdır her türlü zorbaya aldırmadan, direnişini yükselttiği içindir. Burada, şunu da vurgulamak istiyorum. Hükümetin (AKP’nin), statükocu davranışları kırdığını, kimi tabuları yıktığını da vurgulamalıyım. AKP’nin önümüzdeki günlerde atmaya hazırlandığı demokratik adımı, Anadolu halkları sabırsızlıkla beklemektedir. Umarız, bu adımlar sahiden de bir demokratikleşme paketi olur ve kitleler, hayal kırıklığına uğramazlar! Umudunuzu yitirmeyiniz. Umudun yeşerdiği, barış ve huzurun hakim olduğu yarınlar hepinizin olsun diyorum…

Derin saygı ve selamlarımla,
M. Zewal Doğan

Please follow and like us:
Pin Share

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın