SEÇİMLER VE YORUM

Nihayet memleket seçimlerinin sonuna geldik. Teorik anlamda seçimler, hizmet yarışlarıdır. Normal koşullarda seçim adayları, kendi yeteneklerini ve hizmet projelerini dile getirir, eğer seçilirlerse uygulayacakları programlarını seçmenlerine sunarlar.

Halk yığınları kendilerini ilgilendiren bu pojeleri dinlemek maksadıyla dolarlar sahalara… “Kim, ne vaad ediyor? Kimin projesi ne kadar gerçekçidir? Kim söylemlerinde samimidir, veya verdiği söze ne kadar bağlı kalır?” ve benzeri soruların cevaplarını aramak maksadıyla alanlar dolar taşar…

Fakat gelin görün ki bizde böyle gitmiyor işler! Tek tek belediye başkan adayları bir yana, adayların bağlı bulundukları parti liderleri, cenk alanına çıkmış gibiler. Hasımlarına kılıçlarını sallayan orta-çağ savaşçılarını aratmıyorlar mübarekler… Bakınız! Seçimler bitmiş olmasına rağmen, hala kılıçlar kılıflarına sokulmamış görünüyor.

Açıkça söylemeliyim ki, gecenin geç saatlerinde yapılan dünkü “Balkon Konuşması” hiç de sarıp sarmalayıcı bir uslup değildi. Muhalefet partilerinin sözcüleri de pek hayıra alamet konuşmuyorlar… Şu husus bir gerçektir ki sandık, demokrasinin herşeyi  değildir. Ancak kitlelerin tercihine herkesimin saygılı olması da bir erdemdir.

Demokrasi güzergahı merdiveninin ilk basamağı, sandıktır. Bu gerçeği her kesimin kabul etmesi gerekmektedir. Demokratik ülkelerde halk, tercihlerini sandıkta gösterir. Daha bu hafta Fransa’da yaşandığı gibi. Biliyorsunuz (duymuşsunuzdur ki) Fransa’da halk, Sosyalis Parti’sini cezalandırmıştır. En azından uyarmış, ihtar etmiştir! Fransa halkı, gidişatında memnun olmadığı Sosyalist Parti’yi sandıkla uyarmıştır.

Bize gelince, görüyoruz ki Türkiye’de kitleler, haklı yere yine tercihlerini AKP’den yana koydular. Kürdistan’da ise, (BDP bir kaç yerde eksik oy almasına rağmen) kitleler yine BDP’yi tercih ettiler. Aslında yukarıdaki paragrafta da anlaşılacağı gibi; her ne kadar yerel bir seçimden bahsetsek de, ortalıkta kıran kırana bir mücadele içeren çetin bir referandum rüzgarlarının estiğini de hepimiz biliyoruz. Anadolu’da halklar, bir karar verme kavşağındalar.

Kitleler artık geçmiş karanlıklardan bıkmış olduğunu defaatla ortaya koymaktadır. Doksan yıllık statükodan bıkmış olan kitleler, özlemlerini sandığa aksederekten politikacılara mesaj vermektedirler. Bu seçim de göstermektedir ki, Anadolu halkları AKP’nin ve BDP’nin demokratikleşme ve çözüm süreci söylemlerine içtenlikle inanmakta ve sadece bu gidişata “EVET” oyu vermektedirler. Artık CHP, MHP ve irili ufaklı diğer partilerin bir kez daha ciddiyetle değişim sürecine girmiş olan kitlelerin istemlerinine kulak vermeleri gerekmektedir. Bu arada Halkların Demokrasi Partisi (HDP), henüz kitleler tarafından tanınma fırsatını yakalayamadı, ne yazık ki. Bu seçimde istenilen derecede oy alamayabilir.

Ancak HDP, bir başlangıç olarak yine de başarısız sayılmaz bana göre. HDP, asıl genel seçimlere endekslenmelidir. Genel seçimlerden sonra bu parti hakkında yorum yapılabilinir. Aslında, kitleler birazcık  da duyarlı olsalardı, en azından hiç denenmemiş olan bu partiye fırsat verebilirlerdi. Ancak söylediğim gibi, henüz kitlelere ulaşabilme olanağına sahip değildi. Önümüzdeki genel seçimlerde görreceğiz…

Yorumlarımı bitirirken, önemsediğim birkaç hususun altını çizmek isterim. En başta, kitlelerin huzur ve barış istemleri doğrultusunda kendilerine destek verdiği Adalet ve Kalkınma Partisi, “17 Aralık Operasyonu” adıyla kendisine yöneltilen eleştri veya suçlamalara karşı savunma psikolojisinden çıkarak; sorgulanmaya, denetlenmeye açık bir tavır sergilemeli, kitlelerin desteğini asla kötüye kullanmamalıdır. AKP kurmayları da biliyorlar ki milyonlarca insanın kaçıncı kezdir destek verdiği esas proje, BARIŞ VE DEMOKRATİKLEŞME projesidir! Esas istem, başta insan hayatı olmak üzere, ülkenin bütün zenginlik kaynaklarını yok eden savaş’ın son bulması, güven ortamının sağlanmasıdır. Kitlelerin beklentisi açıktır. Nettir.

Kitleler, “İmralı” ile görüşmeden yanadır. Bu seçimler de bunu göstermektedir. Şimdiye kadar yürütülen görüşmelerin artık yasal bir çerçeveye büründürülerek sağlıklı bir atmosferde sonuca kavuşturulması, halkların en büyük beklentisidir. Son bir kaç aydır yaşanan bütün olumsuz atmosfere rağmen, seçim sonuçları bize bunu izah etmektedir. Diğer yandan, Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar memlekette işlenen bütün gayri-hukuki suçların tespiti ve özellikle son yıllarda yaşanan sayısız karanlık cinayetlerin açığa çıkarılması için, ‘Adalet Komisyonları’nın oluşturulması gerekmektedir.

Dünyanın bir çok sorunlu yerinde bunlar yaşandı. Ve sorunlar böyle çözüldü ancak. Ortada ciddi bir sorumluluk var. Nice ocaklar söndü! Bundan sonra olmasın… Nice suçsuz günahsız insanların akibetleri hala belirsiz olsa da (arada kaç yıl geçerse geçsin) en azından bu insanların onurları iade edilmelidir. Dolayısıyla, basit bir ihbarcı’dan tutun da, olayların tetikçileri‘ne kadar;  bütün cinayetlerin aydınlanması için gerekli komisyonlar oluşturulursa resmiyette, gerisi kendiliğinden gelir…

İşte yukarıda özetle izah etmeye çalıştığım seçimlerden çıkaracağımız sonuç şudur: Kitleler bir kez daha AKP yöneticilerine güven verirken, AKP’nin verdiği sözlerinin gereğini de beklemektedir. Sorumluluk açıktır. Ne yapılacağı da açıktır. Gerisi atılacak adımlara bağlıdır… BDP’ye oy vermiş olan kitleler de bu paralelde BDP’yi desteklerken, aynı zamanda bölge halkının kaç yıldır beklentisi olan “Demokratik Özerklik” bağlamında bir referandum olarak da algılanabilinir.

Halkın bu yönlü beklentileri açıkça ortadadır, böyle okunmalıdır. Anadolu halklarının karşılıklı bir güven ve huzur ortamına kavuşması adına, bu seçimin bir vesile olmasını diliyorum. Yazılarımın ulaştığı kimseler üç kişi de olsa, beş kişi de olsa onlara sevgilerimi sunuyorum… Aydınlık yarınlara diyorum.

M. Zewal Doğan

Please follow and like us:
Pin Share
Editör hakkında 223 makale
Bilen bilir

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın